BASINA VE KAMUOYUNA
Değerli arkadaşlar, kıymetli basın emekçileri;
Bugün 17 Şubat 2016 tarihinde yaşanan terör saldırısında kaybettiğimiz mesai arkadaşlarımızı anmak için tekrar toplandık. Bu vesileyle başta 17 Şubat 2016'da hayatını kaybeden mesai arkadaşlarımız olmak üzere teröre kurban verdiğimiz tüm vatandaşlarımızı rahmetle anıyor, bedenleri ve ruhları yaralanan tüm mesai arkadaşlarımız ve aileleri ile paylaştığımız ortak acının geçmediğinin de bilinmesini istiyoruz.
17 Şubat 2016’da tam da bu noktada, Türkiye kamuoyu Milli Savunma Bakanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin yalnızca üniforma giyen asker kişilerden oluşmadığı, askerlerle aynı işyerlerini, aynı servisleri ve aynı riskleri paylaşan sivil kamu çalışanları olduğu gerçeğiyle yüzleşti. Tüm ülkenin gözleri önünde, yıllardır dilekçeler ve davalarla anlatamadığımız ortak riskin ve beraber yıpranmanın ne demek olduğu, yaşanabilecek en acı şekilde gözler önüne serildi.
Peki aradan geçen 6 yılda neler değişti?
Bu sorumuzun cevabı maalesef ki koca bir hiç.
Çünkü; başlatılan çalışmalar bir türlü bitmedi, verilen sözler tutulmadı.
Bizler hala Milli Savunma Bakanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin tüm karargâhlarında, fabrikalarında, tersanelerinde, kışla ve karakollarında kısacası her noktasında çalışan ama sırf üniforma giymediği için; statüsünden, söz hakkından, maddi-manevi tüm imkânlarından, hatta sosyal tesislerinde bir bardak çay içmekten bile mahrum bırakılan/men edilen devlet memurlarıyız. Üstüne bu kadar ayrımcılık yeterli değilmiş gibi yakın zamanda bir de toplu taşıma ayrımcılığı bu listeye dahil edildi.
Tutulmayan sözlerin, bitmeyen çalışmaların en somut örneklerinden biri ise bizler gibi Türk Silahlı Kuvvetlerinde memur olarak çalışan annesinin, kreş çıkışı aynı serviste evine götürmeye çalışırken renkli dünyası karanlığa gömülen Buse ŞENSES kızımızdır. Aradan geçen 6 yıla rağmen bürokratik engellemeler nedeniyle hâlâ gazi statüsüne kavuşamamıştır.
Maalesef görüyoruz ki hala bu gerçeklerle yüzleşemeyen devlet büyüklerimiz, asker yöneticilerimiz var.
Sözlerimize son verirken bir kere daha hatırlatmak isteriz ki;
Çalışma şartlarımızın diğer kamu kurumlarında çalışan büro, bankacılık ve sigortacılık emekçilerinden tamamen farklı olduğu ortadadır. Ülkenin korunması ve güvenliği için verdiğimiz hizmetin önemini ve risklerini anlatabilmemiz ancak 4688 sayılı kanuna “Savunma ve Güvenlik Hizmet Kolunun” eklenmesiyle mümkün olacaktır ve ASİM-SEN bu konuda ki mücadelesinden asla taviz vermeyecektir.
Bizler zor koşullarda, psikolojik baskı altında, liyakat sahibi ancak statüsüz, ekonomik olarak öldürmese de süründüren bir gelir düzeyiyle, kurum içinde dışlanarak, yıpranarak ve dahi ölerek hizmet veren Askeri İş Yerlerinde Görevli Kamu Çalışanlarıyız.
Hala Varız.
Buradayız.
Duyarlılık göstererek anma etkinliğine katılan tüm katılımcılara teşekkür ederiz.
ASİM-SEN Merkez Yürütme Kurulu