Son 10 yıldır sendikaların birçoğu adeta mevcut sistem ile uyum sağlamış elde ettikleri rant ve koltuk sevdalarının hesabını yapmaktadır.
Sendikalar asli görevleri olan hitap ettiği kitleden yana tavır geliştirememiş, emek ve SERMAYE çelişkisinde çalışanlara yani üyelerine yönelik ciddi politikalar üretememiştir. Bunun birinci nedeni sendikalar üyelerinden uzaklaşarak, iktidara ve sermayeye yakın durmaya başlamasıdır.
Biz kamu çalışanlarının emeğinden, alın terinden başka satacağı bir şeyi yoktur. Bunun içinde yeni sendika ağalıklarına yada iktidar yalakalığı yapanlara dur dememiz gerekiyor, Sendikal örgütlülüğe mutlaka sahip çıkmalı ve sürekli sendika yöneticilerini kontrol altında tutmalı ve sürekli sorgulamalıyız. Asim-Sen Tüzüğü yani sendikamızın tüzüğü buna imkan vermektedir.
Bugün bile hepimizin ekmeğini, işini azaltan, gücümüzü parçalayan sözleşmeli, geçici ve taşeron gibi istihdam biçimlerine karşı ciddi bir tavır sergilenmemektedir.
Sendikaların asli görevi çalışanların yanında yer almak ve haklarını geliştirici projeler üretmek olmalıdır. Kazanımlar için ve kazanılan hakların muhafaza edilmesi için sendikal mücadelede sendikal birlik mutlaka yaratılmalıdır.
Yoksa sendikacılık rant kapısı ve rant kavgasına dönüşür. Nasıl mı?
Maaşınız en yüksek devlet memuru maaşına göre hesaplanır.
Bunun yanına ikramiye, harcırah ve temsil hakkı gibi bir sürü gerekçeli gelirler.
Üyelerinin denetimine açık olmayan bir sendika gayrimenkul zengini ve son model araç parkı haline gelir. Yöneticileri ise şans ve talih oyunlarında zamanını harcar.
İktidar yalakalığı had safhaya ulaşır.
Peki ülkemizde bu tür sendikacılık anlayışına dur diyecek emekçi insanlar yok mu?
Elbette var.
Sendikalarda rant ve liyakat kaygıları olmadan mücadeleyi devam ettiren, sınıf bilincini ve inançlarını koruyanlar var. Ve zaman içerisinde bu bilinçli kitle hak ettiği yeri mutlaka kazanacaktır.
Bu kazanımları korumanın yollarını mutlaka yaratmalıyız.
Üyeleri aidat ödeyen işkolu çalışanı görüntüsünden mutlaka çıkarmalı, bunun içinde gerek işyerlerinde üçer kişilik, beşer kişilik gruplar halinde işyeri eğitim çalışmaları başlatmalıyız. Eğitim çalışmalarını işyerlerinden başlayarak il temsilciliklerinde, şubelerde ve genel merkezde mutlaka kesintisiz yürütmeliyiz.
Eleştiri ve özeleştiri mekanizmasını art niyetsiz hayatta tutmalıyız. Varsayım ve dedikodulardan ayıran ve ayrıştıran daha doğrusu ötekileştiren söylemlerden uzak durmalı ve bu tür söylemlerle kendilerine yandaş toplama hesabı yapanlara en güzel cevabı vermeliyiz.
Dilimizi, dinimizi, partimizi yani bizleri ayrıştıran hiçbir şeyi tartıştırmadan, birbirimizi dinlemeyi dinlemekten öte anlamayı öğrenmeli ve emeğimizden yana tavır geliştirmeliyiz.
Kapitalizmin her şeyi nasıl emeği sömürme eksenli PARA ise,
Bizler her şeyimizin en yüce değerimiz olduğuna inandığımız EMEĞİMİZ ve EKMEĞİMİZ’in kazanımı yönünde mücadele etmeliyiz.
Bir gece yarısı kamu çalışanlarının haklarını gasp ettiren, Rant peşinde koşan, iktidarlara yakın durarak özlemleri yönünde hareket edenlere karşı mücadelemizi yürütmeliyiz.
Ali önal
Genel başkan